Barbaros Köyü
Barbaros Köyü denizden uzak olması nedeniyle ilgimizi çekmemişti. Ama İzmir’li arkadaşlarımızın rehberliğinde bu güzel köyü görme şansımız oldu.
Köy bütün imkansızlıklarına rağmen, yıllarca geçimini tarımdan sağlayan, denizden uzak, tepelerin arasında ufak bir yerleşim. Tarım için yeterli suyun olmamasını, bütün çevreye yayılmış yüzlerce kuyu ile (400 civarında olduğu tahmin ediliyor) çözmüşler. Kazdıkları kuyularda biriktirdikleri suları kullanarak yıllarca tarımsal faaliyetlerde kullanmışlar.
Tütün ekimine kota getirilmesi ve ayrıca bir çok gencin daha kolay para kazanmak için köyden ayrılması ile, tarım arazileri kaderine terk edilmiş. Köylüler bu duruma dikkat çekmek ve Köyün ekonomisini canlandırmak için, korkulukları süsleyerek bir festival düzenlemişler (bu arada korkuluklara Oyuk deniyor). Mayıs sonu veya Haziran ayının ilk haftası, Oyuk Festivali düzenleniyor. Kesin tarihi öğrenip, festival zamanı bir ziyaret yapmakta yarar var.
Köy ziyaretinde yemek düşünmenize gerek yok. Kapının üstünde, Çat Kapı yazısını gördüğünüz evlerden birine girerek, evde o an pişen yemekleri küçük bir ücret karşılığı yiyebilirsiniz.
Ayrıca Köyün girişinde bulunan Emek Kültür ve Sanat Evi’ni de ziyaret etmenizi öneririz. Burada, Batuhan Bozkurt değerli taşlardan sanat eserleri üretiyor. Farklı renklerdeki taşları önce balyozla kırıyor, daha sonra da havanda kum taneleri haline getirerek, bu malzeme ile tablolar yapıyor. Ellerinizle dokunmaya izin verilen bu tabloları görmek ve Batuhan Bey le sohbet etmek te günümüzü renklendiren anlardan birisiydi.
Sevgiler….
Once selamlarimi sunarim hanim tarafindan yari izmirli olmamdan dolayi barboros koyünü bilmiyordum çok gezen bilir derler dogru imiş. insanin dogaula mücadelesinin bir kanıti güzel bir blok olmuş emeginize saglik. Iyi yolgezenler
Yarı İzmir’li olarak sizin daha güzel yerler bulacağınıza eminim.
Sevgiler
Tunç