Dedeağaç, Gümülcine, Asprovalta, Selanik (Yunanistan)

Dedeağaç, Gümülcine, Asprovalta, Selanik

Bir aydır İstanbul’da daral geldi. Sonunda karavanı yerleştirdik ve yine yollardayız. Ama hedeflediğimiz 3 aylık Avrupa turunu yapamıyoruz. ilk çıkışımız için toplam 20 günlük vize verdiler. Bu süreyi sadece Yunanistan’da geçireceğiz. İlk hedef Dedeağaç. Sabah 06:30’da kontağı çevirdik, tahmini yol 310 km. Yeşil sigortamız ( Avrupa da geçerli trafik sigortası) saat 12.00’de devreye giriyor. Gümrükten geçişimizi ona göre ayarladık. Eski bir karavancı olan arkadaşlarımız, bu ilk yurtdışı karavan  seyahatimizde bize öncülük edecekler. Çıkış ta  başımıza ne geleceği merak konusu :) Türkiye’den çıkışımız yarım saat kadar sürdü. Ama Yunanistan’a girişimiz nerdeyse 2 saati buldu. Neyse ki bir sorunla karşılaşmadan girişi gerçekleştirdik.

Çıkış için sıradayız

 

Meriç Köprüsü üzeri, birazdan Yunanistan’a giriş yapacağız.

 

İlk hedef Dedeağaç (Alexsandrapoli). Sınırdan geçtikten sonra 45 km civarında bir yol. Gümrükten geçince ilk mola yerinde,  gurbetçi bir ailenin karpuz ikramı ile karşılanıyoruz (umarım kısmetimiz böyle devam eder :) ). Dedeağaç’a ulaştığımızda uykusuzluk,  yorgunluk iyice kendini gösteriyor, sahile yakın bir yerde 3-4 saat istirahatin ardından şehre yakın bir noktada konumlanıyoruz. Akşam üzeri ufak bir şehir turu, internet hattı temini ( hat temin ederken peşin ödenmiş hat olduğuna emin olun, hiç birşeyin altına imza atmayın, sonra farkında olmadan 2 yıllık bir sözleşmeyi imzalayabilirsiniz). Şehir ancak akşam uyanıyor (Yunanistan’da bu duruma alışın, sabah geç kalkıyorlar, öğlen yatıyorlar,  akşam da yatmıyorlar :) ). Gece frappe (soğuk kahve) ile günü noktaladık. Sabah ekipten önce erkenden kalkıp, ufak bir şehir turu atarak,  kahvaltılık mekan tespiti yaptım. Kahvaltı seçenekleri biraz zayıf, kendinizi pek hazırlamayın :) İki dilim börek ve iki kahve adam olana çok bile.

Yol yorgunluğunu atıyoruz.

 

Dedeağaç deniz Feneri. Etrafı kafelerle çevrili.

 

Şehrin girişinde bir otoparkta geceledik. Yarın Gümülcine’ye gideceğiz kampinge girmeye gerek yok.

 

Ufak bir etkinlik, tadımlık yiyecek ve icecekler vardı (tattık :) )

 

Markette kabak reyonu.

 

Bu patlıcandan ne dolma olur ne de karnıyarık :)

 

Hedef Gümülcine. Önce bir marketten ufak tefek eksiklerimizi tamamladık. Gümülcine Türk nüfusun fazla olduğu, hiç yabancılık çekmeyeceğiniz bir yerleşim. Meydanda Türk Gücü Spor Kulübünde çay veya kahve içebilirsiniz. Heryerde Türkçe konuşuluyor, yurtdışına çıkmanın gerginliğini atmak için çok iyi bir yer. Öğlen atıştırmalığı meydanda börek ve ayran. Kasaplar çarşısında et, sucuk kavurma gibi farklı ürünlere ulaşmanız mümkün. Almak istediğiniz hayvanın fotoğrafı ya da çizimi hataya yer vermeden seçim yapmanızı sağlıyor.

Gümülcine

 

Gümülcine

 

Gümülcine sokakları.

 

Saat Kulesi ve Cami arka arkaya

 

Şarküteri dediğin böyle olur.

 

Gümülcine’de herkese yer var.

 

Yunanistanda ( Makedonya bölgesinde) gördüğümüz nerdeyse bütün şehirler, yeni yapılar tarafından istila edilmiş durumda. Tarihi dokuları bulmak ve görmek oldukça zor. Gümülcine’de ufak bir turun ardından, Kavala’ya doğru yola çıkıyoruz. Yunanistan’da otoyollarda ücretlendirme biraz ilginç, aracın dingil mesafesi haricinde yükseklik te önemli. 270 cm üzeri araçlar direkt kamyon tarifesinden işlem görüyor. Kavala nın girişinde, deniz kenarında bir mola vererek, motorları ve kendimizi soğuttuk, biraz dinlendik ve Kavalaya girdik ( Turistik bölgelerin bazılarında , Eylül sonuna kadar sahile yakın caddeler 16:00 ile sabah 05:00 arası trafiğe kapalı) bu da park edilecek yerlerin sayısını azaltıyor. Mekez de bir otopark a gecelemek için 8 Eur bayıldık. Şehirde bir tur attık. Bir şeyler atıştırdık ve doğru yatağa. Gece oldukça gürültülü geçti. Merkezi bir yerde bulunan otopark, bütün gençlerin geçit töreni yapığı bir noktaymış ( bir daha kalırsak limanda ki otoparkı deneyeceğiz).

 

Kavala’ya girmeden ufak bir mola.

 

Kavala’dan önce sahil

 

Kavala girişi su kemerleri.

 

Kavala

 

Geceler

 

Limandan panorama

 

Sabah erken kalkıyorsanız göreceğiniz manzara bu

 

Kedi bile yok :)

 

Meydan

Sabah kahvaltıyı yolda bir noktada yapmak için erkenden kalkıyoruz ( Zaten kahvaltılık bir şeyler bulmak ta hayal ). Kahvaltıyı dostlarımızla yaptıktan sonra vedalaşarak,  yolumuza tek başımıza devam ediyoruz

Asprovalta kocaman bir kumsal ( nedense Yunanistan’da kumsallar hep boş, evleri 100-200mt geriden başlatmışlar isteyen istediği yerden denize giriyor). Yazlık evlerin ve oda pansiyonların bolca bulunduğu bir sayfiye yeri. Sıcak denizin keyfini çıkardık, sahil de 7-8 karavan daha var. Aralar açık, herkes mesafesini koruyor, göz temasında kısa bir baş selamı,  o kadar. Akşama doğru karavanlar hareketlendi, bizde merakla izliyoruz. Herkez yolun alt kısmındaki başka bir park alanına kaçıyor. Bu kadar adam yapıyorsa, vardır bir bildikleri diye, bizde konvoyu takip ettik. Varmış :) sabah 5’te yol üstüne kocaman bir pazar kuruldu ( Asprovalta’ya gideceklere; Pazartesi günü pazar var). Pazarda ufak bir turun ardından, sarı karpuz alarak yolumuzu Selanik’e çevirdik (karpuz un tadını beğenmedik).

 

Asprovalta sahili. Peşpeşe 7-8 karavan var. Esasında konaklamak yasak ama tenteyi açmaz, mangal yakmazsanız karışan yok.

 

Tenteyi açmadık ama iki şezlong çıkardık.

 

Kumsalın keyfini sadece insanlar çıkarmıyor.

 

Asprovalta’da bir kilise

 

Asprovalta pazarı.

 

Maydanoz fidesi bile vardı.

 

Sanki pazar değil,  balık hali. Ama fiyatlar ucuz değil.

 

Sarı karpuzun resmidir.

 

Selaniğin girişinde,  bir alışveriş merkezinin otoparkına karavanı bırakarak Atatürk’ün evini ziyarete gidiyoruz (plan oydu, rehber kitap a göre özel günler hariç hergün açık gözüken ev,  Pazartesi kapalı olduğu için kös kös geri döndük) . Arabamız olmayınca, toplu taşıtları kullandık. Otobüslerde bütün kapılar aynı anda açılıyor, ilk bulduğunuz yerden girip,  biletinizi en yakın makineye okutuyorsunuz. Atatürk’ün evini ziyaret edemeyince, ufak bir şehir turu attık. Beyaz Kuleden şehri seyrettik (kule giriş ücreti 4 Eur). Selanik,  İzmir’e çok benzeyen bir şehir. Ama burada da modern görünümlü binalar şehri yutmuş durumda. Kısa bir şehir turundan sonra ayrılarak karavan malzemesi satışı yapan, ayrıca ücretsiz konaklama imkanı sunan bir firmaya doğru yola çıkıyoruz ( tesis yola ve havaalanına çok yakın, uzun süre kalmak için uygun değil ). Ön camlarımıza tam uygun bir termal perde alarak mutlu oluyoruz :)

Atatürk’ün evi,  sadece dışını görebildik. Sağolsun gezi rehberi hergün açık diyordu ama Pazartesi açık değilmiş.

 

Girişteki yazı

 

Beyaz kule (beyaz da görmesek)

 

Kulenin içi

 

Kulenin içi

 

Arch of Galerius and Rotunda

 

Arch of Galerius and Rotunda

 

Arch of Galerius and Rotunda

 

Beyaz Kuleden Selanik, İzmir’e çok benziyor

Uzun zamandır internetten görüştüğümüz, bir başka karavancı arkdaşımızla buluşacağımız ve ilk Yurtdışı karavan kampı tecrübesini yaşayacağımız tesise doğru yola çıkıyoruz.

Halkidiki ………………..