Göbeklitepe’den sonra yola devam etmeyerek, Şanlıurfa’da bulunan otoparka geri döndük, iyi ki öyle yapmışız. Şanlıurfa-Mardin yolu çift gidiş, çift geliş bir yol olmasına rağmen, bu gezide gördüğümüz en berbat yoldu. Delik deşik ve kasislerle dolu yolu tamamlamamız 5 saatimizi aldı. Karavanın içinde zıplamadık eşya kalmadı.
Mardin’e giden arkadaşlarımız, eski şehre karavan ile girmeyin, yolları çok dar ve tek yön, çok uğraşırsınız dediler. Tabi biz dinlemedik ve eski şehre girdik :) yol dar ama biz İtalya sokaklarında bu karavanla dolaşmışız Mardin’in yolları ne ki :) Otopark seçeneği karavan için sınırlı, ama şanslıydık ve güzel bir yer bulduk. Merkeze 700-800 metre yürüme mesafesinde.
Eski şehrin nispeten bozulmadan kalmasının nedeni, çok dik bir bölgeye, sıkışık nizam inşa edilmiş olması. Yeni şehir aşağıda düz alana yayılmış da eski Mardin kurtulmuş. Araçların geçeceği genişlikte taş döşeli yolların yanı sıra, dar sadece yaya dolaşabileceğiniz bir sürü sokak var. Bu sokaklarda eşya taşımak veya temizlik için hala eşeklere ve atlara ihtiyaç duyuluyor. İlk defa bir şehirde müze gezmedik, şehir zaten müze gibi. Mardin’de bir çok güler yüzlü güzel insanla tanıştık. Gezerken en çok keyif aldığımız şehirlerden bir oldu. Bazı binaların çatılarında yeme içme yerleri var. Buralarda oturup ova manzarası eşliğinde güzel zaman geçirebilirsiniz, yürümeyi seviyorsanız daracık ama keyifli sokakları var. Yeme içme konusunda seçenek çok. Pilav üstü kaburgayı mutlaka deneyin. Pilav da karanfil ve tarçın var, ama bu baharatlara aldanmayın bayağı acılı. Süryani kurabiyesinin de bir tadına bakın. Bir sürü farklı, yöresel lezzeti tadabileceğiniz seçenekler var. Yemek aralarında gümüşçü’leri gezebilirsiniz (gümüşçü demek biraz hafif kalıyor ama ne denir bilemedim). Yerel şarapları tadabilir, hoşunuza gidenleri alabilirsiniz. Yani her keyfe ve keseye uygun alternatif var. Gideceğiniz mevsimi iyi ayarlayın, sonra taş sokakların arasında sıcaktan telef olmayın :)
Sevgiler…